12. Sınıf -Tarih Kazanım Testleri Çöz -20. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti ve Dünya - 2
Tebrikler - 12. Sınıf -Tarih Kazanım Testleri Çöz -20. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti ve Dünya - 2 adlı sınavı başarıyla tamamladınız.
Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.
Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%
Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1 |
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ortaya çıkan bazı fikir akımları şunlardır:
• Osmanlıcılık • Türkçülük • İslamcılık
Yukarıdaki fikir akımları ile ulaşılmak istenen temel amaç aşağıdakilerden hangisidir?
Gayrimüslimlerin ayaklanmalarına karşı tedbir almak | |
Osmanlı Devleti’nin parçalanmasına engel olmak | |
Türk nüfus yoğunluğunu artırmak | |
Müslüman halk arasında birlik ve beraberliği sağlamak | |
Osmanlı Devleti’nde demokrasinin gelişmesini sağlamak |
Soru 2 |
I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru yayımlanan Wilson İlkelerinin;
I. Yenen devletler, yenilen devletlerden toprak almayacaktır.
II. Azınlıklara kendini yönetme hakkı tanınacaktır.
III. Devletler arasında gizli antlaşmalar imzalanmayacaktır.
IV. Boğazların yönetimi uluslararası bir komisyona bırakılacaktır.
V. Ülkelerin gelişmelerini kısıtlayan uluslararası ekonomik engellemeler kaldırılacaktır.
maddelerinden hangilerinin, Osmanlı Devleti’nin aleyhine olduğu düşünülebilir?
II ve IV | |
IV ve V. | |
Yalnız II. | |
II, III ve IV. | |
l, II ve III. |
Soru 3 |
I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin savaştığı cephelerden bazıları ile ilgili bilgiler aşağıda verilmiştir:
• İngilizlerin Hindistan sömürgeleri ile bağlantısı kesilmek istenmiştir.
• Savaşın uzamasına sebep olan cephedir.
• İngilizler, Musul petrollerini ele geçirmek ve Rusya’ya yardım göndermek amacıyla açmıştır.
• Osmanlı Devleti İngiliz işgali ile kaybettiği Mısır’ı geri almak istemiştir.
Buna göre aşağıdaki cephelerden hangisi ile ilgili bilgiye yer verilmemiştir?
Irak Cephesi | |
Hicaz-Yemen Cephesi | |
Kafkas Cephesi | |
Kanal (Süveyş) Cephesi | |
Çanakkale Cephesi |
Soru 4 |
XIX. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde pek çok alanda değişimin yaşandığı bir dönemdir.
Aşağıdakilerden hangisi bu değişimlerin yaşandığı alanlardan birisi değildir?
Hanedan ailesi | |
Demografik yapı | |
Siyasi sınırlar | |
Kültürel hayat | |
Yönetim anlayışı |
Soru 5 |
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda toprakları dışında müttefiklerine yardım etmek amacıyla savaştığı cepheler aşağıdakilerden hangisidir?
Çanakkale - Kanal | |
Suriye - Filistin | |
Yemen - Kafkas | |
Kanal - Galiçya | |
Galiçya - Makedonya |
Soru 6 |
Mondros Ateşkes Antlaşması’nı Osmanlı Devleti adına imzalayan ve Balkan Savaşlarındaki başarılarından dolayı “Hamidiye Kahramanı” olarak tanınan kişi aşağıdakilerden hangisidir?
Cemal Paşa | |
Rauf Orbay | |
Ali Fuat paşa | |
Refet Bele | |
İsmet İnönü |
Soru 7 |
Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşa girmesinde, İtilâf Devletlerine duyulan güvensizlik de etkili olmuştur.
Savaş öncesi İtilaf Devletlerinin faaliyetlerinden hangisi, yukarıdaki yargıyı destekleyen bir gelişme değildir?
İngiltere ve Fransa’nın azınlıkları sürekli kışkırtması | |
Rusya’nın Balkanlarda uyguladığı Panslavizm politikası | |
İngilizlerin Ortadoğu’daki petrol kaynaklarını ele geçirme
isteği | |
Savaştan önce kapitülasyonları kaldırabileceklerini
açıklamaları | |
Kendi aralarında gizli antlaşmalar yapmaları |
Soru 8 |
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın aşağıdaki hükümlerinden hangisi İtilaf Devletlerinin yapacakları işgallere hukuki gerekçe oluşturmaya çalıştıklarının kanıtıdır?
Türk ordusunun sınırların denetlenmesi ve iç güvenliğin
sağlanabilmesi için gerekli sayıdan fazla olan askerleri
terhis edilecektir. | |
Anadolu sınırları dışında kalan Osmanlı subayları ve
askerleri İtilaf Devletlerine teslim olacaktır. | |
Devlet makamlarının haberleşmesi dışında telsiz,
telgraf ve haberleşme istasyonları İtilaf Devletlerinin
denetimine bırakılacaktır | |
İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit altında gördükleri
herhangi bir durum ortaya çıkarsa, istedikleri stratejik
bir bölgeyi işgal edebilecektir. | |
Toros tünelleri ve demir yolu ağları İtilaf Devletlerinin
denetimine bırakılacaktır |
Soru 9 |
I. Dünya Savaşı’na katılan devletler ve savaşa girme nedenleri ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
Rusya: Boğazları ele geçirmek ve sıcak denizlere inmek
istemesi | |
Osmanlı Devleti: Kaybettiği toprakları geri almak istemesi | |
İtalya: Geç kaldığı sömürgecilik yarışına katılmak istemesi | |
İngiltere: Alsas-Loren bölgesini geri almak istemesi | |
Almanya: Güçlü sanayisine yetecek kadar sömürgesinin
olmaması |
Soru 10 |
Aşağıdakilerden hangisi I. Dünya Savaşı’nın çıkmasında etkili olan genel nedenler arasında yer almaz?
Sömürgecilik yarışı | |
Rusya’nın Balkanlara hâkim olma mücadelesi | |
Silahlanma ve bloklaşma | |
Hammadde ve pazar ihtiyacı | |
Milliyetçilik akımı |
Soru 11 |
I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında yer almak istemesinin nedenleri arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
Osmanlı Devleti’nin siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemes | |
Kaybedilen toprakları geri almak istemesi | |
Savaşı Almanya’nın kazanacağına inanması | |
İtilaf Devletlerinin Osmanlı topraklarına saldırması | |
İttihat ve Terakki’nin Almanya yanlısı politika izlemesi |
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir.
11 tamamladınız.
Liste |
20 YY. OSMANLI DEVLETİ
20 yy başında Osmanlı devletinde kötü gidişi durdurmak için, birlik ve bütünlüğü sağlamak için iki türlü kurtuluş çaresine baş vurmuştur:
a) Islahat hareketleri
b) Fikir akımları
I. ISLAHAT HAREKETLERİ:
Osmanlı Devletinde 16. yüzyılın sonlarında başlayan bozulma zamanla iç bütünlüğü tehdit etmeye başladı, iç ayaklanmalar artmış savaşlarda istenilen sonuçlara ulaşılamamıştı. Bütün bu olumsuz gelişmeler Osmanlı Devleti’nde 17. y.y’ın ilk yarısından itibaren Osmanlı devletinin ıslahata muhtaç olduğu gerçeğini ortaya koymuştu.
Osmanlı Devletinde ıslahatları ve ıslahatların öncülüğünü padişahlar ve bazı devlet adamları yapmıştı. Ulema Avrupa’daki gelişmeleri takip edememiş bundan dolayı da bir ıslahat bilinci uyanmamıştı. Islahatlar halka indirgenememiş yapılan masraflar da boşa gitmiştir.
17. yüzyılda yapılan ıslahatlar (Genç Osman dışında) genelde başarılı olmuş, fakat Avrupa’nın bu dönemde hiç etkisi olmamıştı, ilk ıslahatların en önemli özelliği disipline bir karakterde olmasıdır.
18. Yüzyılda, Avrupa’nın üstünlüğü ilk kez askeri alanda hissedildiği için, bu yüzyılda batıdan ilham alınarak yapılan ıslahatların ağırlık noktasını askeri alandaki ıslahatlar’ oluşturmuştur.
Ø Aynı dönemde Avrupa’dan getirilen askeri uzmanlardan da yararlanılmıştır.
Ø Buna rağmen askeri alanda girişilen ilk yenileşme çabaları da başarılı olamamıştır.
Ø Islahat tarihimizin bilerek ve bilinçli olarak yapılmış ilk önemli hareketi Nizam-ı Cedit yeniliğidir. III. Selim, Avrupa standartlarında bir ordu yetiştirmek ve çağdaş bir düzen kurmayı amaçlamıştı.
Ø Siyaset ve diplomasi alanında önemli yenilikler yapılmış, Avrupa devletlerinde sürekli elçilikler kurulmuştur.
Ø Nizam-ı Cedit devri ıslahatlarına karşı başlayan Kabakçı İsyanı başarıya ulaşmış ve ıslahatlar kaldırmıştır.
Ø II. Mahmut yeniden çok yönlü olarak ıslahatlara başlamıştır. Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli adımlar atıldı.
Ø II. Mahmut devri ıslahatlarını, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, l. ve II Meşrutiyetler takip etmiştir.
Ø Bu ıslahatlarla önemli reformlar yapıldıysa da başarı sağlanamamış, Osmanlı Devletinin birlik ve bütünlüğü gerçekleşememiştir.
Ø Bazı fikir, devlet ve sanat adamları imparatorluğun içinde bulunduğu duruma çözüm getirmek için çeşitli fikirler ortaya atmışlardır.
II. FİKİR AKIMLARI
19. yüzyılda daha düzenli ve programlı bir şekilde yapılmaya çalışılan ıslahatlar, imparatorluğun bünyesindeki rahatsızlıklar (azınlık isyanları) ve dış baskılar nedeniyle başarıya ulaşamamıştı.
Ø Her yapılan ıslahat hareketi, Avrupa’nın üzerimizdeki baskısının artmasına neden oldu. Böylece içişlerimize karışılmış, azınlık isyanları artmıştı. Toplum hayatı düzene girmemiş, batılıların “hasta adamı” dedikleri Osmanlı Devleti iyileşmemişti.
Ø Islahat hareketiyle belirginleşen eski-yeni mücadelesi gittikçe şiddetlenmiştir.
Ø Bu olumsuzluklar, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devleti batmaktan kurtarmak amacını güden bir takım fikir akımlarının ortaya çıkmasına neden oldu.
Ø Devletin birlik ve bütünlüğünün sağlamaya çalışan bu fikirler zamanla birer devlet doktrini olarak ortaya çıkmışlardır.
Ø Osmanlıcılık, İslamcılık, Batılıcılık ve Türkçülük olarak ortaya çıkan fikir akımları I. ve II. Meşrutiyette devlet hayatına hakim olmuşlar ve etkilerini göstermişlerdir.
Ø Osmanlıcılık, siyasi ve hukuki düşünce tarzına,
Ø Türkçülük, millet duygusuna,
Ø İslamcılık, dini duygu ve hissine,
Ø Batılıcılık ise, yenileşme ve değişime bağlı idi.
Şimdi bu fikir akımlarını sırayla görelim:
a. Osmanlıcılık:
Tanzimat döneminin sonlarına doğru bazı Osmanlı aydınları Genç Osmanlılar adıyla bir cemiyet kurdular. Daha sonra siyasi faaliyette bulunmaya başladılar. Onlara göre milliyet isyanlarını durdurup ülkenin bütünlüğünü korumak için devletin sınırları içinde yaşayan bütün milletleri Osmanlıcılık düşüncesi etrafında toplamak gerekiyordu.
Bunun için dil, ırk ve din farkı gözetmeden herkesin aynı hak ve yetkilere sahip olması şarttı. Bu yapılırsa Osmanlı birliği gerçekleşir ve devlet yıkılmaktan kurtulabilirdi. Bu düşünceler ancak meşrutiyet yönetiminde uygulanabilirdi.
‘Osmanlıcılık, milliyetçilik akımının Osmanlı Devleti üzerindeki yıkıcı etkilerine karşı ortaya atılmış bir fikir akımıdır.
II. Mahmut’un “Ben tebamdaki din farkını ancak camilerine, havralarına ve kiliselerine girdikleri zaman görmek isterim!” sözleri bu fikrin pratikteki en önemli göstergesidir. Osmanlı toplumunu kaynaştırmayı hedefleyen Osmanlıcılık akımı, fertlerin sosyal siyasi ve hukuki eşitliklerini sağlamak için faaliyet göstermiştir.
Bu amaçla iki önemli çalışma yapıldı:
a) Mebusan Meclisinin Açılması
b) Kanun-i Esasinin İlanı
Böylece meşrutiyet fikri ve programı yürürlüğe girmiş oldu. Osmanlıcılık fikrine taraftar olanlar, bütün Osmanlıların siyasi birliğini gerekli görüyorlar ve ortak yurt gereğini savunuyorlardı.
İlk Anayasanın yürürlüğe girmesiyle Osmanlı toplumunda hukuki bir eşitlik, ilk meclisin açılmasıyla da siyasi bir eşitlik sağlanmıştır.
Osmanlıcılık fikrini zayıflatan ilk büyük etki 1877 -1878 Osmanlı-Rus savaşı ve bu savaşın sonuçları oldu. Bu savaş sırasında Balkanlarda Osmanlı egemenliğinde yaşayan Hıristiyanların Müslümanlara kötü davranmaları, Rusların Rum ve Ermenileri kışkırtmaları, Müslüman halkta Hıristiyanlara karşı sert bir tepki doğurmuştu.
II. Abdülhamit’in meşrutiyet yönetimine son vermesinde bu gelişmelerin büyük etkisi olmuştur.
I. Balkan savaşı Osmanlıcılık akımına kesin darbe vuran en önemli olay olmuştur.
Milliyet duygusunun ve milliyetçilik akımının çok etkili olduğu bu dönemlerde Osmanlıcılık akımının başarılı olması beklenemezdi.
b. Adem-i Merkeziyetçilik:
Prens Sabahattin’e ait olan bu görüş Osmanlıcılık akımından çok farklı değildir.
Prensin görüşleri yerinden yönetim ve bireysel girişim ilkelerine dayanıyordu. Buna göre merkezi hükümetin yetkileri azaltılacak, buna karşılık imparatorluktaki çeşitli unsurların yönetime katılma yetkileri artırılacaktı.
Liberal bir ekonomi modeli de uygulanacaktır.
c. İslamcılık:
İslamcılık, Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü korumak amacıyla XIX. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra, önem kazanan bir düşünce akımıdır.
İslamcılık düşüncesini savunanlara göre; toplumun temel direği dindir. Din ile millet birdir. Hangi milletten olurlarsa olsunlar bütün Müslümanların halifenin etrafında birleşmesi gerekir, İslamcılar, Osmanlı Devleti’nin şeriat esaslarından ayrıldığı için geri kaldığını ileri sürdüler.
İslamcıların bir bölümü şeriattan zerre kadar ayrılma yanlısı değildi. Diğer bir grup ise, batı uygarlığının maddi yanını oluşturan endüstrinin, bilim ve teknolojinin alınmasında bir sakınca görmüyordu, İslamcılık XIX. yüzyılın sonlarına doğru devletin resmi politikası olacak kadar önem kazandı.
II. Abdülhamit İslamcılık siyasetini geliştirip teşkilatlandırmış gerek içte gerekse dışta bir devlet politikası haline getirmişti. Padişahın bu politikasında Berlin Kongresi’nde Osmanlı devletinin Avrupa’daki topraklarının kaybedilmesi karşısında Asya’daki varlığımızı devam ettirmek ve buradaki topraklarımızı kaybetmemek düşüncesi önemli bir etken olmuştur.
II. Abdülhamit, İslamcılık politikasıyla bir taraftan İmparatorluğun bütünlüğünü korumaya çalışırken bir taraftan da İngiltere ve Rusya’nın hâkimiyetleri altında yaşayan Müslümanları, kendilerine karşı kullanmayı düşündü.
II. Abdülhamit bu amaçla :
1. Afrika içlerine ve Çin’e elçiler gönderdi.
2. Hicaz demiryolunun inşasına başlandı.
3. Almanya ile yakın bir ilişki içine girdi.
4. Osmanlı ordusunu eğitmek için Alman subayları getirildi.
5. Almanya’dan silah ve mühimmat alındı.
Bu düşünce de devleti kurtarmaya yeterli olamadı. Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı padişahının halife olarak yayınladığı cihad fetvasına rağmen bazı Araplar Türk askerine ateş açmaktan geri durmadı. Bu olay Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü korumada, İslamcılık düşüncesinin başarılı olamadığını açık bir şekilde ortaya koymuştur.
II. Abdülhamit döneminde yapılan faaliyetlerin faydaları Milli Mücadele döneminde Hindistan ve Buhara Müslümanlardan gelen yardımlar şeklinde kendini göstermiştir.
d. Türkçülük (Türk Birliği):
Türkçülük, dil, tarih ve edebiyat alanlarındaki çalışmalarla, yani bir kültür hareketi olarak bağladı. Türkçülük akımı Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının geçerli olduğu dönemlerde pek yayınlaşmadı. Ancak bu akımların Osmanlı Devleti’ni kurtarmaya yetmediği görüldükten sonra, özellikle İkinci Meşrûtiyet döneminde Türkçülük akımı güç kazandı. Bu akımın hız kazanmasında, Rusya’nın Türk ülkelerindeki işgalinden kaçan Türkler oldukça etkili oldular.
Ziya Gökalp, Türkçülük akımını II. Meşrutiyette ilk defa sosyolojik bir metotla inceleyerek etnik, dağınık, çekingen fikirlerin toplanmasını ve bir sistem haline getirilmesini mümkün kılmıştır.
Türkçülük düşüncesinin öncüleri bir milleti; dil, din, soy ve ülkü birliğinin oluşturduğunu savunuyorlardı. Onlara göre devlet ancak; dili, dini, soyu ve ülküsü bir olan topluma dayanarak ayakta durabilirdi.
Bunun için Osmanlı yönetimi altında yaşayan Türklere milli bilinç kazandırılmalıydı.
Balkan Savaşının meydana getirdiği olumsuz sonuçlar ve Osmanlıcılık akımının birleştirme yönündeki çabalarının başarısız olması, Türkçülük akımının önem kazanmasına neden oldu.
Balkan Savaşı’nın acı ve felaketli sonuçları Türk toplumunun uyanmasına neden olmuştur.
Türkçülük akımı II. Meşrutiyetin ilanından sonra bütün Türklerin kurtuluş çarelerini de araştıran
Pan Türkizm cereyanına doğru yönelmiştir. Türk birliğini sağlamaya yönelik olarak Turancılık doğmuştur.
Turancılık, Türkçülük hareketinin siyasi yönüdür. Amacı, bütün Türkleri bir ülkede bir devlet içinde tek bir bayrak altında birleştirmektir. Bunu, bu düşüncenin en önemli kişisi olan Ziya Gökalp, “Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan; Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” diyerek özetlemiştir.
Bu hareket, ikinci Meşrûtiyet döneminde aydınlar ve devlet adamları arasında çok sayıda taraftar buldu.
iktidarı elinde bulunduran İttihat ve Terakkî Fırkası ileri gelenleri tarafından desteklendi. İttihat ve Terakki liderlerinden Enver Paşa, devletin çöküşten kurtulabilmesinin, Turancılığın başarılı olmasıyla mümkün olacağını düşünenlerdendi.
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesi Turancılık hareketini zayıflattı. Turancılar, Türkleri birleştirme ülküsünün Türkiye Türklüğü ile sınırlanması gerektiğini savunmaya başladılar. Enver Paşa buna karşı çıktı. Hayalini gerçekleştirmek için Türkistan’a gitti. Orada bir ordu kurarak, Ruslara kaşı mücâdeleye girişti, fakat bu savaşlardan birinde şehit oldu (1922).
Son Osmanlı Meclis-i Mebûsan’ın ve Kuvây-ı Milliyecilerin “Mîsak-ı Milli” ilkesini benimsemesi, TBMM’nin millî egemenlik anlayışını kabul etmesi gibi nedenler, 1920’den sonra Turancılık hareketini büyük ölçüde zayıflattı. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra Turancılık düşüncesi tamamen reddedildi. Bütün dünya Türklerini tek bir bayrak altında birleştirmeyi amaç edinen Turancılığın tersine, “vatan kavramı”, bugün üstünde yaşanılan siyasi sınırlarla çevrilmiş topraklar olarak kabul edildi.
e. Batıcılık :
Kaynağını Tanzimat ve hatta ondan önceki ıslahat hareketlerinden alır. Batının sosyal, siyasi, ekonomik ve felsefi görüşlerinin ifade ettiği bir devlet anlayışını benimser.
Bu görüşe sahip kişiler, devletin ancak batılılaşarak kurtulabileceğini savunmaktadırlar. Yalnız siyasi alanda değil, sosyal, hukuki ve ekonomik alanda da değişikliklerin olmasını istemişlerdir. Bundan dolayı meşrutiyetleri yeterli görmemişlerdir.
ilk olarak askeri alanda başlayan batılılaşma hareketi, daha sonraları devlet ve toplum hayatında da etkili oldu.
l. Meşrutiyete kadar süregelen batılılaşma hareketlerinin önderleri ya padişahlar ya da onların destekledikleri sadrazamlardır, l. Meşrutiyetten sonra batılılaşmanın önderleri yönetim kadrosunun dışında bulunan Jön Türklerdir.
Batıcılık ikinci Meşrûtiyet döneminde bir düşünce akımı hâlini aldı. Bu düşünceyi savunanlar çıkardıkları dergilerde görüşlerini yaymaya çalıştılar. Batının üstünlüğünün bilime dayalı olduğunu ve ona karşı gelmenin doğru olmadığını açıkladılar. Onlar, tek kadınla evliliği, kadın haklarını, batılı bir medenî kanunun kabulünü, şeriat mahkemeleri yerine laîk mahkemelerin kurulmasını, Lâtin harflerinin kabulünü, tekke ve zaviyeler ile bütün medreselerin kapatılmasını, fesin kaldırılıp başka bir başlığın benimsenmesini, millî bir ekonominin kurulmasını savunuyorlardı.
Batıcılar arasında görüş ayrılıkları vardı. Batıcıların bir bölümü Avrupa’dan her şeyi almaya gerek yoktur, batılıların teknolojisi alınmalı fakat kültürü alınmamalı görüşündeydi. Diğer bir bölümü ise tek bir medeniyet vardır o da batı medeniyetidir, gülü ve dikeni ile alınmalıdır diyordu.